“Sen benim olağanüstü akıllı arkadaşımsın, hepimizden çok daha başarılı olmalısın, bütün kızlardan ve erkeklerden.”
Bu aralar kendimi başka bir dünyaya kapattım. İtalyan yazar Elena Ferrante’nin kurduğu 4 ciltlik Napoli serisinin dünyasına… Şu anda içinde olmak istediğim başka bir dünya da yok açıkçası.
Her şey bizim geleneksel yılbaşı çekilişimizle başladı (Buraya 90lar dizilerindeki gibi bir müzikle birlikte bir geçmişe dönüş efekti gelecek :D). Bana kitap kurdumuz Sena çıktığında, onun bir önceki fikri olan “en sevdiğimiz kitabı hediye etme” önerisi aklıma geldi. Böylelikle hem onun için bir kitap almış olacak hem de kendimden bir şey katmış olacaktım. Bir yandan ona başka başka şeylerle dolu bir kutu hazırlarken diğer yandan da bu fikir üzerine düşünmeye başladım. Dünya üzerinde okumadığı son 8 kitap falan kalmış böyle bir kitap kurduna ne hediye alınabilirdi? O sırada aklıma Elena Ferrante ve “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım” kitabı geldi.
Elena Ferrante Napolili bir yazar. Gerçi öyle mi bilmiyoruz çünkü yazarın gerçek adı hala gizemini koruyor, Elena Ferrante bir mahlas. Sadece Napoli’yi ve İtalya’yı çok iyi betimliyor olması dışında hakkında bildiğimiz hiçbir şey yok. Bu da yazdığı kitapları daha gizemli kılıyor. Ben de bu yüzden onu seçtim. Sena’nın radarına girmemiş olma ihtimali çok yüksekti -ki haklı çıktım-. Hem içinde İtalya olduğu için benden bir parçaya sahip olmuş olacaktı, hem okurken Napoli sokaklarını beraber keşfetmiş olacaktık hem de böylelikle ortak bir paylaşım daha yaratmış olacaktık, bir taşla üç kuş! Diğer hediyelerimi de böyle bir niyetle kutulayıp gönderdim.

Ben kitapları seveceğimden çok emin olduğum için kendime setini aldım. Napoli Serisi 4 ciltten oluşuyor, ilk kitap “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım”, ikinci kitap “Yeni Soyadının Hikayesi”, 3. kitap “Terk Edenler ve Kalanlar” ve son olarak “Kayıp Kızın Hikayesi”. Çok uzun zamandır bu kadar hızlı bir şekilde tek bir kitabı bile okumamışken, 4 cildi bitirmek bir buçuk ayımı falan aldı sanıyorum -ki sadece haftasonlarımı okumaya ayırıyor olmama rağmen.
Ferrante, gerçekten sürükleyici bir akış yaratmış. Bir sayfayı bir sonraki paragrafı merak ettirerek okudum. Elena ve Lila’nın maceraları beni alıp yuttu diyebilirim. Peki bu kitap ne anlatıyor? Kitap, iki ömürlük dostun hikayesini anlatıyor ama ne hikaye! İçinde sadece çocukluk, gençlik, aşk, aile falan yok; içinde 60 yıllık bir arkadaşlığın çalkantılı her aşaması ve çok daha fazlası var. 1944’te başlayan hikaye 2000lere uzanırken çoğunlukla Napoli’nin ve İtalya’nın hatta Avrupa’nın siyasal tarihi, kültürel ve teknolojik gelişimi hakkında bile bilgi veriyor.

İlk kitap “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım” Lila’nın 60lı yaşlarında kimseye haber vermeden ortadan kaybolması ile başlıyor. Biz tabii ki o zamana kadar ne yaşadıklarından bihaber, kimin kim olduğunu anlamaya çalışıyoruz (Bu arada her kitabın girişinde, tüm karakterlere, kim olduklarına, nasıl bağlantıda kaldıklarına ve neler yaşadıklarına ilişkin bilgiler mevcut. Özellikle ilk kitaptan ikincisine geçerken büyük nimet gerçekten!). Elena, Lila’nın ortaya çıkması için yapması gereken tek şeyi yapıyor, onun öfkeden delireceğini bildiği için Lila ile ilgili, bu zamana kadar yaşadıkları her şeyle ilgili, mahalle ve Napoli ile ilgili yazmaya başlıyor. İşte biz de onun bu geçmişe dalışı sayesinde bu 4 ciltlik anlatı keyfine dahil oluyoruz.
İlk kitap onların çocukluğunu, ergenliğini hatta ilk gençliğini ele alıyor. İlkokul yıllarını, ailelerini, mahalle kültürlerini, oradaki arkadaşlıklarını, savaş döneminden çıkmış İtalya’yı, Napoli’nin sefaletini, kadın-erkek eşitsizliğini, mafyayı, faşistlerin tekrar tekrar yükselişini, korkuyu, ölümü Ferrante’nin kaleminden tüm acı gerçekliğiyle okuyoruz.
-Kitabın aynı isimli bir de dizi uyarlaması yapıldı HBO için. Henüz ilk iki kitap iki sezonluk bir dizi olarak yayınlandı. 3. ve 4. sezonlar da yolda. Şimdi biraz spoiler verebilirim, ona göre okuyun :D-

Elena belediyede çalışan “uyanık” bir odacı ile dünyasından bezmiş, kendisini hiç sevmeyen, aksak bir ev hanımının ilk çocuğu. Kendisinden başka kardeşleri de var ama ilk kitapta onların pek önemi yok. Lila ise inatçı ve eski kafalı bir kunduracı ile sınıf atlama heveslisi bir ev hanımının ikinci çocuğu. İlk çocuk Rino, ilk kitapta Lila’yı hem annesine hem babasına karşı defalarca savunan gerçek bir abi gibi. Gerisi çok kalabalık 🙂 Onlarca karakter var, arkadaşları, arkadaşlarının aileleri, öğretmenleri, komşuları… Hepsinin hayali aynı aslında. Zenginleşmek. Rahat bir hayat yaşamak. Napoli’den, özellikle o mahalleden kurtulmak. Herkesin karakteri ve bağlantıda olduğu kişiler kitaplar boyunca ilmek ilmek aklınıza işleniyor. O konuda muazzam bir iş başarmış Ferrante. Şimdi sorsanız, kimin kaçınca katta kimlerle yaşadığını bile biliyorum neredeyse 😀
İlk kitaptaki en büyük olaylardan bir tanesi yukarıda paylaştığım fotoğrafta gerçekleşiyor aslında. Lila ile Elena sokakta oynarlarken Lila kıskanç bir kız olduğu için Elena’nın bebeği Tina’yı tüm mahallenin korkulu rüyası Don Achille’in apartmanının karanlık deliklerine atıyor. Elena da onun bebeği Nu’yu. Sonra beraber gidip o bebekleri bulmaya hatta Don Achille ile yüzleşmeye çalışıyorlar. Derin arkadaşlıkları bu psikopatlığın üstüne kurulu desem abartmış sayılmam bence. Ardından ikinci büyük olay patlak veriyor. Bu çok zeki ve çok başarılı iki kızdan Elena ortaokula devam edecekken (ki Lila bunun gerçekleşmesini engellemek için elinden gelen her şeyi yapıyor), Lila babasının itirazı yüzünden edemiyor. Lila savaşmayı kolay bırakmıyor elbette ama babası onu sussun diye “pencereden aşağı attığında” bu konu üstüne konuşmamaya ve ailesinin ona biçtiği rolü oynamaya başlıyor. Yolu kapatılmış bir başka zeki çocuk daha.. Birden aklıma kendi ailemdeki ilkokuldan sonra okutulmayan kadınlar geldi. Gerçekten aynı gökyüzü aynı keder…
Kitabın üçüncü büyük olayı ise kızlar büyür ve genç kız olurken mahallenin mafyası Marcello’nun Lila’ya aşık olması ve Lila’nın binbir türlü oyun çevirerek onun yerine Stefano ile evlenmesi ile gerçekleşiyor. Lila gerçekten çok enteresan bir karakter. Saf kötü diyemiyorum ama daha bit kadarken bile kendi çıkarı için milleti parmağında oynatan bir master manipülatör olduğu o kadar belli ki! İşte bu noktada çocukların eğitiminin, doğru yönlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görebiliyoruz.
Sadece üç noktayı anlattım diye kitap bundan ibaret sanmayın sakın, o kadar çok olay var ki! Daha Nino’dan bahsedemedim bile! Ben 4 cilt düşünüldüğünde öne çıkan ve hayati dönemeçler yaratan noktalardan bahsettim. Bu yazının da 4 kitabın arkasından yazılan bir inceleme olmasını istemiştim ama yalnızca tek kitabı anlatabildim. Diğerleri de başka yazılara kalsın o zaman 😀
fundaninharikalardiyari.com – © 2021 – Tüm Hakları Saklıdır.
3 thoughts on “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım”